bazen bahar

  1. melisa kesmez'in sel yayıncılık tarafından yayımlanmış ikinci öykü kitabı.

    şans eseri esenboğa'daki d&r'da denk geldim. izmir'e gidiyordum. tam da referandumun olduğu hafta perşembe gecesi. uçağım sabah altıdaydı. gece boyunca ilk birkaç öyküyü okudum ve oldukça hoşuma gitti fakat biraz yorgun da olunca çok fazla devam edemedim. ertesi gün beraber yolculuk ettiğimiz arkadaşımla izmir'de metroda ayrıldık, o evine gitti ben de kalacağım hostele. hostel kordon'a yakın olduğu için önce sabah sabah biraz yürüdüm kordon'da, simit alıp banka oturdum. izmir'e ilk gelişimdi. sonra o gün akşama kadar urla'daki bir arkadaşımın yanına gittim, akşam da karşıyaka'da yaşayan bir arkadaşımla karşıyaka'yı gezdik.

    ertesi günse tamamen bana aitti, izmir'de çok garip yerlere girip saatlerce yürüdüm, en son bir park buldum, fuar'mış oraların adı. orada bir ağacın kenarındaki banka oturup devam ettim okumaya. melisa anlattıkça anlattı, ben de her sayfayı büyük bir zevkle çevirdim, hem kitapla hem izmir'le beraber benim de yazasım geldi. sonunu öbür hafta getireceğim ufak bir öykünün ilk paragraflarını yazdım. sonra akşam olana kadar yürümeye devam ettim. en son kordon'a döndüm sonunu da orda getirdim kitabın. sonra gece tekrar havaalanı, ordan istanbul ordan da yaşadığım şehre dönüp oy kullanma merasimi.

    ilk defa gidilen bir şehirde kitap okumak çok hoşuma gidiyor benim. yeni bir şehir zaten sizin yeni bir şeyler keşfetme isteğinizi arttırmış, alışık olduğunuz bıkkın ruh halinizden çıkarmışken kitap okuma eylemi çok daha büyüleyici bir hâle geliyor, yaptığınız her şey daha da etkiliyor sizi. o yüzden ne zaman yolculuğa çıksam deliler gibi okuyorum, sokaklarda rastgele yürürken her gördüğüm kitapçıya girip bir ne varmış diye göz atıyorum. sonra hatırlarken hem kitapları hem şehirleri beraber hatırlıyorum en güzeli de bu oluyor. amsterdam'da ingilizce ikinci el kitap satan bir yer bulunca çantama sığdırabildiğim kadar paul auster kitabı almıştım. türkiye'de orjinal dilde bulması hem zor hem de pahalı. sonra brugge'a geldiğim ilk gün country of last things'e başladım ve tam gitmeden bir gün önce bitirdim. şimdi ne zaman brugge'da yaptığım bir şey aklıma gelse o günün sabahında veya akşamında kampta okurken kitapta olan şeyler de aklıma geliyor, sanki aslında hikâyeyi okumamış da kendim yaşamış gibi hissediyorum.

    aynı şey bazen bahar ve izmir'de de geçerli artık, ikisi de zihnimin aynı yerinde duruyor. izmir'i düşünürken vapurdaki anne kız gözümün önüne geliyor, zihnimde telefon kulübesinde bir kadın beliriyor.

    hafif melankolik öykülerden hoşlanan biriyseniz alınız okuyunuz efendim. özellikle de o aralar izmir'e veya daha önce hiç gitmediğiniz bir şehre yolunuz düşecekse; ve de mümkünse bahar aylarında.

    !(maxine, 28.06.2017 13:10 ~ 13:13)